ilahi sözünü paylaş

Arkadaşların arasında bunu ilk beğenen sen ol!

Mazlum Işık – Bizi Kurtarmaya Gelmişlerdi

Mazlum Işık Bizi Kurtarmaya Gelmişlerdi İlahi Sözü

Kirlenmişti Babil’in bahçeleri,
Erdem, fazilet insanlık,
Kaybolmuştu.

Dijital bir dünyada,
Tribüne oynuyordu füzeler,
Kravatlı caniler,
Gülücükler dağıtıyordu,
Büyülü camlardan.

Özgürlük,
Herkesin hakkıydı evet,
Ama daha çok,
Onların hakkıydı.

Çünkü onların Füzeleri vardı,
Uçakları, tankları,
Özgürlük anıtları.

Çünkü onlar,
Bizden daha çok düşünüyorlardı,
Evet, çiçeklerle karşıklamadık onları.

Dostça bakmadık,
Bizi kurtarmaya gelmişlerdi,
Biz yıkılmış evlerimizi gösteriyorduk,
Kolu bacağı kopmuş,
Hayalleri kopmuş,
Geleceği kopmuş,
Çocuklarımızı gösteriyorduk,
Cahildik, bilmiyorduk,
Bizi kurtarmaya gelmişlerdi.

Sarardı yapraklar soldu tüm çiçeklerim,
Zulüm altında savruldu tüm kardeşlerim,
Bir seher vaktinde bir tekbir sesinde doğ İslam güneşi üstümüze.

Çok uluslu şirketler,
Petrol avcıları,
Evangelist misyonerler,
Psikopat katiller,
Şaron denen kuduz itin,
Enikleri,
Cirit atıyorlardı ortalıkta,
Geçmişimizi, geleceğimizi,
Namusumuzu, inancımızı,
Yağmalıyorlardı,
Ama biz bilmiyorduk,
Cahildik işte,
Bizi kurtarmaya gelmişlerdi.

Ebu Gureyb…
Filistin, Çeçenya, Vietnam, Hiroşima,
Zulüm.
Somut bir mekân buluyor her zaman,
Ama sen, Ebu Gureyb!
Unuttum çok şeyi seni duyunca,
Oysa hafızam diri kalmalıydı,
Direnebilmek için,
Guantanamo’yu,
Kunduz’u,
Mezar-ı şerifi,
Unutmamalıydım ama içimde.

Bitmez bir ağıt,
Yakıcı bir feryat oldun,
Yaşamı ağır bir yük yaptın,
Bu sağır dünya,
İstedim ki,
Duymasın artık sesimi,
Irzı çiğnenirken müslüman kadının,
Ve ben hala,
Yaşama dair hesaplar yapıyorsam,
İstedim ki!

Bu sağır dünya,
Duymasın artık sesimi,
Maskeler yırtılsada gam değil,
Alçaklığın felsefesini yazar derin bilgeler,
Fukuyamalar Huntingtonlar,
Hayvanlaşmanın,
Yükselen değer olduğunu,
Deklare eder,
Ve biz tartışırız.

Çizili bir alanda,
Bir süreliğine/izin bu kadar,
Öyle ya maskeler yırtılsada gam değil,
Ne sıffinler yaşandı bu coğrafyada,
Ne kufe’ler, ne ihanetler.
Yezidler,haccaclar,saddamlar.
Halepçe kavruldu feryatlarla,

Hiç kesilmedi Kerbela’da ağıtlar,
Ve bu topraklar,
Kan kokuyor yüzlerce yıldır,
İhanet zakkumları yeşeriyor, boy boy,
Zulüm diz boyu,
Nereye kadar?
Söyle nereye kadar, ey mazlum coğrafya,
Fellucede atan bir kaç yürek yeter mi?
Gök gürültüleri,
Örter mi Ebu Gureyb’in çığlıklarını?
Yeni bir endülüs dramıdır can evimde,
Saçlarından sürüklenen kızlar,
Sado-manyak yaratıklar için,
Ah! Söyleyin bana,
Ağlamak neye merhem olmuş şimdiye kadar,
Biz cahildik bilmiyorduk,
Bzi kurtarmaya gelmişlerdi,
Saraylar onlarındı,
Silahlar onlarındı,
Ebu Gureyb onlarındı.

Kıyafetleri değişmişti yalnızca,
Bir de havlamayı andıran,
Sarhoş sesleri.

Ölüm yine bizimdi,
Acılar bizim,
Mahzun yüzlü çocuklar,
Yine bizimdi,
Namusu çiğnenen,
Bizdik yine,
Ama bilmiyorduk işte,
Cahildik,
Bizi kurtarmaya gelmişlerdi,
Paslı zincirlerden,
İnancımızdan, şerefimizden,
Kurtaracaklardı bizi,
Bilmiyorduk.

Maskeler yırtılsada gam değil,
Tekno-putperest bir dünyada,
Global değerlerin anaforunda,
Dumura uğramıştır köle zihinler,
Kara sarayların,
Çok bilmiş ulufeli yorumcuları,
Hazırlaralar büyülenmiş kalpleri,
Bir Musa yumruğu, bir Yed-i Beyza,
Bir İbrahim baltası,
Bozar büyüleri belki,
Evet, kolaydır cezalandırmak,
Birkaç oyunbozan,
Sacid sihirbazı,
Maskeler yırtılsada gam değil!

Siyonist medya cellâtları,
Bir kaşık suda fırtınalar koparır,
Beyinler uyuşur bilimsel kroşelerle,
İçi boşalır değerlerin,
Semptomları,
Anlaşılmaz baş ağrılarıyla çıksa da ortaya,
Ne güne duruyor Huxley!in tabletleri,
Ya da Orwell’in sevgi bakanlığı,
Maskeler yırtılsada gam değil,
Tabi ki,
İki kere iki beş eder,
Ebu Gureyb,
Bir zindandan bir zindan,
Sesler ulaşmıyor,
Ama acılar,
Ama ağıtlar,
Ama feryatlar bölüyor geceleri,
Kalbin acılarını,
Buruk gülüşler örtemiyor,
Bir sancı beliriyor arada bir,
İki damla yaş.